top of page

Yer Çekimine Yenik Üstün Başın: Kütle Çekim Kuvveti Nedir?

Zıplıyoruz, yere iniyoruz, bir şey fırlatıyoruz, havada ivme yapıp yere düşüyor, ya da bir şeyi fırlatmak yerine elimizden bırakıyoruz, havada asılı kalmadan ayağımıza düşüyor. Yani cisimleri yüzeyde tutmaya çalışan, uzay boşluğuna kaçmasını engelleyen bir güç: Yer çekimi veya kütle çekim kuvveti. Kendileri fiziğin en güzel kurallarından biri ve hepimizin bildiği bir gerçek. Peki yer çekimi kanunu hakkında ne kadar bilgiye sahibiz? Mesela “yer çekimi olmasaydı ne olurdu?” ya da “uzayda yer çekimi var mı?” gibi sorular aklınıza geldiyse doğru yerdesiniz. Galaksi Gezgini olarak size yer çekimi kanunu ve diğer önemli her şeyi aktarmak için buradayım! Hadi başlayalım.

İçindekiler


Kütle Çekimi Kuvveti Nedir?

Evrenin temel dört kuvvetlerinden biri olan yer çekimi veya kütle çekim kuvveti, bir gezegenin veya gök cismin üzerindeki ya da çevresindeki cisimleri merkezine doğru çekme gücüdür. Bu çekim gücü sayesinde binlerce gök cismi oluşur, yıldızlar, gezegenler, kara delikler ve hatta galaksiler çarpışır, nebulalar şekillerini kaybetmez, ancak biz Dünyalılar için en önemlisi, ayağımız yerden kesilmez. 


Yer Çekimi ve Kütle Çekim Arasındaki Fark Nedir?

Yer çekimi ile kütle çekim sözcüklerinde fiziksel etki olarak bir fark yoktur. Türkçe’de “yer çekimi”, cisimlerin Dünya yüzeyindeki etkisini ifade edilmesi için kullanılıyor ancak etki aynı. Uzayda her zaman bir “yer” olmadığı ve kozmik olaylarda bir kütlenin yarattığı çekim etkisinden bahsettiğimiz için “kütle çekimi” diyoruz. Uzun lafın kısası, yer çekimi ve kütle çekimi kelimeleri temel aynı olayı ifade eder.


Bu görsel, yer çekimi kuvvetinin bir cismin çevresindeki diğer cisimler üzerindeki etkisini göstermektedir. Yer çekimi, bir cismin diğer cisimler üzerindeki kütle çekim etkisidir. Bu görsel, yer çekimi kavramını anlamamıza yardımcı olmak için cisimler arasındaki kütle çekim etkileşimini görselleştirir.

Yer Çekimi Birimi Nedir?

Kütle çekimi bir güç olduğu için yer çekimi birimi metrekare başına düşen birimi metrekare/saniye kare (m/s²) veya foot/saniye kare (ft/s²) olarak ifade edilir. Uluslararası Birimler Sistemi'nde (SI) bu birim metre/saniye kare cinsinden ifade edilir ve "g" sembolü ile gösterilir.


Yer Çekimi ve Ağırlık Hesabı

Yer çekimi ile ağırlık, bir cismin kütlesi ile yer çekimi ivmesinin çarpımı olarak hesaplanır. Yer çekimi ivmesi standart olarak Dünya'da 9.81 m/s^2 olarak kabul edilir. Ağırlık, kütlenin birimi kilogram (kg) iken, ağırlığın birimi ise Newton (N)'dur. Ağırlık (W) = Kütle (m) x yer çekimi ivmesi (g) formülü ile hesaplanır.


Örneğin, Dünya'da 10 kg kütleye sahip bir cismin ağırlığı 10 kg x 9.81 m/s^2 = 98,1 N olacaktır.


Yer Çekimi Kuvveti Nasıl Çalışır?

Isaac Newton, yer çekimini kütlesi olan tüm nesneler arasındaki çekici bir kuvvet olarak tanımlarken, Albert Einstein, genel görelilik kuramında yer çekimini uzay ve zamanın bükülmesi olarak tanımlamıştır. Gergin ancak esnek bir kumaş ve onun üzerinde toplar olduğunu düşünün. Kumaş, uzaydaki hayali ortam, toplar da uzayda bulunan her şey. Topların büyüklüğünden ziyade, kütleleri, yani kumaşa kumaşa uygulayacakları ağırlık önemli. Genel göreliliğe göre yıldızlar ve gezegenler gibi büyük kütleli nesneler etraflarındaki uzay-zaman dokusunu büker. Uzay zamanın bu eğriliği, ışık da dahil olmak üzere nesnelerin hareketini etkiler.


Bir nesnenin kütlesi ne kadar büyükse, uzay ve zamanın eğriliği ve nesneler arasındaki çekim de o kadar büyük olur. Nesneler birbirlerine ne kadar yakınsa çekim o kadar fazla, ne kadar uzaksa çekim o kadar azdır. Bu, neden Dünya'nın çekim kuvvetini hissettiğimizi ama Ay'ın çekim kuvvetini hissetmediğimizi açıklar. Dünya'nın Ay'a olan çekiminin kanıtı gelgitlerde görülebilir.


Kütle Çekimi Zamanı Nasıl Etkiler?

Kütle çekimi ile zamanın akışı ters orantılıdır. Einstein’ın genel görelilik teorisine göre bir cismin kütle çekimi ne kadar büyükse, o cismin etrafındaki uzay-zaman o kadar büker. Bu, uzay-zamanın geometrisinin, kütle çekimi olan bölgelerde eğri olduğu anlamına gelir.


Bu resim, Einstein'ın genel görelilik teorisine dayanarak gök cisimlerinin uzay-zaman kumaşını nasıl büktüğünü görselleştiriyor. Büyük kütleli gök cisimleri, uzay-zaman dokusunu çökertip büker, bu da ışığın yolunu eğik bir şekilde izlemesine ve gök cisimlerinin çevresindeki uzayın kıvrımlı olmasına neden olur. Bu resim, genel görelilik teorisinin önemli bir kavramını ve evrenin yapısını anlamamıza yardımcı olan uzay-zamanın kıvrımlı doğasını açıklamak için kullanılır.

Güneş - Nötron yıldızı - Kara delik uzay kumaşını ne kadar büker karşılaştırması


Bu konu hakkında verilebilecek en rahat örnek kara deliklerdir. Eğer kara delik yazımı okuduysanız, orada olay ufkuna girildiğinde zamanın sizin için duracağından bahsetmiştim. Bunun nedeni, kütle çekiminin hem uzayı hem de zamanı bükmesinden kaynaklı. Işık, güçlü bir yer çekimi alanına sahip bir bölgeden geçerken, uzay-zamanın eğriliği nedeniyle kavisli bir yol izler. Uzayın “dokusundaki” bu bükülme ne kadar fazlayla ışık o kadar yol almak zorunda kalır ve bir noktada sanki hareket etmiyormuş gibi görünür. Ancak bu fenomende bile ışığın hızı değişmez, gözlemciye göre sadece ışık yavaşlar.


Kara delik ve ışık hakkında aklınızda soru işaretleri varsa buyurunuz: Kara Delik Nedir, Nasıl Oluşur ve Neden Bir Bilinmez?


Yer Çekiminin Hızı Nedir?

Genel görelilik bağlamına göre yer çekimi dalgalarının hızı, ışık hızına eşittir ve GW170817 nötron yıldızı birleşmesinin gözlemi ile bu durum doğrulanmıştır. Yani, yer çekimi de ışık hızında (saniyede 299.792.458 metre veya 300 bin km) hareket eder. 


Yer Çekimi Kuvveti Temas Gerektirir Mi?

Hayır, yer çekimi direkt uzay-zamanı büktüğü için cisimlerin birbirlerinin kütle çekim kuvvetinden etkilenmeleri için fiziksel bir temasta bulunmalarına gerek olmaz.


Yer Çekimi Ne Kadar Güçlü Bir Kuvvet?

Kütle çekimi, zayıf ve güçlü nükleer kuvvet, elektromanyetizma olarak bilinen fiziğin dört temel kuvveti arasındaki en zayıf güçtür. Neden? Çünkü yer çekimi, diğer kuvvetlere kıyasla kısa mesafelerde etkili değildir. Örneğin, iki elektron arasındaki elektromanyetik itme ve çekme kuvveti çok daha güçlüdür ve kısa mesafelerde etkilidir. Ancak, kütle çekim kuvveti, herhangi iki nesne arasında herhangi bir mesafede etkili olabilir. Bu, diğer kuvvetlerden daha zayıf olmasına neden olur. Ayrıca kütle çekimi, bir nesnenin kütlesine bağlıdır. Yani, iki cismin çekim kuvveti, her birinin kütlesinin çarpımına bağlıdır. Diğer temel kuvvetler, kütleden ziyade genellikle parçacıkların yüklerine veya diğer özelliklerine bağlıdır.


Yer Çekimi Nasıl Oluşur?

Yer çekiminin oluşması için yeterince büyük bir kütlesi ve enerjisi olan bir cismin varlığı yeterli. Örneğin bir insanı uzaya bıraksanız uzayın kumaşını bükebilecek kadar büyük bir yer çekimi oluşturmaz çünkü ne enerjisi ne de kütlesi büyüktür. Ancak Güneş’i veya bir kara deliğü düşünün. Güneş’in kütle çekimi sayesinde sistemimiz oluştu. Kara delikler zaten uzay zamanı bükmekle kalmıyor, ışığın kendisini yutuyor. 


Dünya’da Yer Çekimi Nasıl Oluşur?

Dünya’nın kütlesi, çekirdeği ve toplam kütlesi ile oluşur. Dünya'nın yer çekimi ivmesi yaklaşık olarak 9,81 m/s²'dir ve hava direnci göz ardı edildiğinde serbest düşen bir nesnenin hızı her saniye yaklaşık olarak 9,81 m/s artar. 


Ekvatordan Kutuplara Gidildikçe Yer Çekimi Artar Mı?

Evet, Dünya’da kutuplara gidildikçe yer çekimi artar. Çekim merkezinden uzaklaşan cismi daha az yer çekimi uygulanır. Dünya’nın şekli geoittir, ekvator çizgisi daha şişkin, kutup kısımları daha basıktır. Kutuplarda yer çekiminin artmasının sebebi o bölgelerin merkeze daha yakın, yani basık olmasından kaynaklanır. Şişkin bölgeler ise merkezden daha uzak olacağı için oralarda yer çekimi azalır.


Yer Çekiminin Etkileri Nelerdir?

Şimdi yer çekiminin etkilerine gelelim. Dünya yer çekimi ile uzayda yaşanan kütle çekiminin etkilerini ayrı ayrı listeleyelim.


Dünya yer çekiminin etkileri şu şekilde sıralanır:

  • Nesnelerin uzaya süzülmesini engeller, ayağımızı yerde tutar.

  • Atmosferi tutar.

  • Dünya’ya geoit şeklini verir.

  • Kemik ve kas yoğunluğunu belirler.

  • İç kulak dengesini sağlar.

  • Kan akışına etki eder.

  • Dağ oluşumu, volkanik patlama gibi jeolojik olaylara neden olabilir.

  • Su döngüsünü sağlar.

  • Suyun yüzeyde akmasını sağlar.

  • Bitkilerin köklenmesinde büyük rol oynar.


Bu görsel, uzayda yer çekiminin çeşitli etkilerini açıklamak için tasarlanmıştır. Yer çekimi, bir cismin diğer cisimler üzerindeki kütle çekim etkisidir ve uzayda farklı sonuçlara yol açabilir. Bu görselde, yer çekiminin etkileri arasında gezegenlerin ve yıldızların yörüngeleri boyunca hareket etmesi, gök cisimlerinin birbirlerini çekerek çarpışmaları veya yörüngeleri değiştirmesi, uzayda zamanın kıvrılarak uzunlamasına ve enine eksenleri boyunca değişmesi gibi fenomenler gösterilmektedir. Ayrıca, kütle çekiminin ışığın yolunu eğmesi ve uzay-zamanın kıvrılarak kütle çekim dalgalarını oluşturması gibi Einstein'ın genel görelilik teorisine dayanan daha karmaşık etkiler de görselleştirilmiştir. Bu görsel, uzaydaki yer çekiminin çeşitli yönlerini anlamamıza yardımcı olurken, evrende yer çekiminin evrimi ve etkileri üzerine yapılan araştırmalara da ilham vermektedir.

Uzayda yer çekiminin etkileri şu şekilde sıralanır:

  • Gök cisimlerinin oluşmasını sağlar.

  • Gök cisimlerinin birbirinin etrafında dönmesini sağlar.

  • Galaksiler ve güneş sistemlerini bir arada tutar.

  • Gök cisimlerinin çarpışmasındaki temel faktördür.

  • Gök cisimlerinin birleşmesindeki temel faktördür.

  • Yıldızların ölmesinin temel sebebidir.

  • Kara delikler, nötron yıldızları ve beyaz cüceler bu şekilde ortaya çıkar.

  • Nebulaların dağılmamasını sağlar.


Uzayda yer çekiminin etkileri insana etkileri daha farklı işler. Örneğin Dünya’da yaşayan ile uzayda olan bir insanın vücudu farklı çalışır. Bunun nedenleri:


  • Uzun süreli yer çekimsiz ortamlarda kemiklerin yoğunluğu azalabilir, bu da kemik erimesine yol açabilir.

  • Yer çekimi olmayan ortamlarda kaslar düşük bir uyarıya maruz kaldığı için zayıflayabilir.

  • Yer çekimi olmayan ortamlarda kalp ve dolaşım sistemi, vücudun sıvıların doğru şekilde dengelenmesi için daha fazla çalışmak zorunda kalabilir.

  • Uzayda uzun süreli bulunma, göz içi basıncının artmasına ve görme problemlerine yol açabilir.

  • Uzayda yer çekimi olmadığı için denge sistemleri normal koşullarda olduğu gibi çalışmaz.

  • Yer çekiminin olmadığı ortamda vücut sıvıları normalden farklı şekilde dağılır ve bu da kan akışını etkileyebilir.

  • Yer çekimi olmayan ortamlarda, vücut saatleri ve uyku düzeni normalden farklı olabilir, bu da uyku problemlerine neden olabilir.

  • Uzun süreli yer çekimi eksikliği, kişilerde ani ruh hali değişimleri, depresyon ve performans kaybı yaşatabilir.


Yer Çekimi Olmasaydı Ne Olurdu?

İlk olarak Dünya’da yer çekimi olmasaydı ne olurdu bakalım:


  • İnsanlar, binalar ve su kütleleri de dahil olmak üzere yere bağlı olmayan her şey uzaya doğru süzülür. 

  • Atmosfer ve bütün yüzey suları uzaya süzülür.

  • Dünya parçalara ayrılır.

  • Yer çekimsizliğin etkisi en çok ekvator boyunca hissedilir.

  • Hava basıncında ciddi bir değişikliğe neden olur.

  • Her canlının iç kulakları patlar.

  • Atmosfer yok olduğu için oksijen olmaz ve aerobik organizmalar (oksijene bağlı yaşam formları) boğulur. 

  • Dünya'nın iç çekirdeğinden gelen basıncın artması gezegenin genişlemesine neden olur.

  • Depremlere ve büyük volkanik patlamalar yaşanır. 

  • Dünya, Güneş etrafındaki yörüngesindeki konumunu kayber.

  • Dünya 30 kilometre hızla uzayda sürüklenmeye başlar.


Anlayacağınız, Dünya’da yer çekimi olmasaydı olan yine bize oluyor. Peki yer çekimi hiç olmasaydı ne olurdu? Bu sefer de evren olmazdı çünkü her şey partiküllerin ve cisimlerin birbirini etkilemesi, birleşmesi ve çarpışması sonucunda oluşuyor.


Yer Çekimi Gözlemlenebilir Mi?

Evet, evrende kütle çekim dalgaları mevcuttur. Kütleçekim dalgaları, Albert Einstein tarafından 1916'da öngörülen ve 2016'da LIGO ve Virgo dedektörleri tarafından doğrudan tespit edilen, uzay-zamandaki büyük olayların neden olduğu dalgalanmalardır. LIGO ve Virgo, lazer interferometrisi kullanarak küçük mesafe değişikliklerini ölçer. Araştırmacılar, dedektörlerin hassasiyetini artırmak ve yeni tespit yöntemleri geliştirmek için çalışmaktadır.


Bu resim, kütle çekim dalgalarının evrende yayılmasını ve uzay-zamanın kıvrıldığını göstermektedir. Kütle çekim dalgaları, Einstein'ın genel görelilik teorisine dayanarak tahmin edilen ve yoğun kütleli nesnelerin hareketinden kaynaklanan uzay-zamanın dalgalanmalarıdır. Bu resim, bu dalgaların varlığını ve evrenin derinlerindeki kozmik olayların etkilerini araştırmak için geliştirilen kütle çekim dalgası dedektörleri tarafından algılanan verilerin görselleştirilmesini temsil eder.

Ek olarak nesnelerin hareketleri sayesinde yer çekimini tespit edebiliriz. Kütle çekiminin ışık üzerindeki etkilerini “kütleçekimsel merceklenme” adı verilen bir olguda da görebiliriz. Uzaydaki bir cisim -bir galaksi veya galaksi kümesi gibi- yeterince büyükse normalde düz olan bir ışık demetinin etrafında kıvrılmasına neden olarak bir mercek etkisi yaratabilir. Ayrıca başka bir gök cisminin yer çekimine “yakalanan” herhangi bir cisim etkilenir çünkü içinde hareket ettiği uzay o cisme doğru eğrilir. Bu da yer çekiminin varlığını gösterir.


Yer Çekimi Ivmesi Nedir?

Yer çekimi ivmesi, bir cismin düşerken kütle çekimi kuvveti nedeniyle aldığı ivmedir. Serbest düşen bir cismin ivmesi için bu sayısal değer o kadar önemlidir ki ona özel bir isim verilmiştir: Yer çekimi ivmesi, yani yer çekiminin tek etkisi altında hareket eden herhangi bir nesne için ivme. Yer çekimi ivmesini fizik alanında ifade etmek için “g” sembolü kullanılır. Yer çekimi ivmesinin sayısal değeri en doğru olarak 9,8 m/s olarak bilinir çünkü Dünya standart olarak kabul edilir.


Yer Çekimi Ivmesi Formülü

Yer çekimi ivmesi formülü için “g”, “G”, “M” ve “r2” sembolleri kullanılır. “g” yer çekimi ivmesi, “G” yer çekimi sabiti, “M” kütle, “r” iki nokta benzeri kütle arasındaki mesafeyi gösterir. Yer çekimi ivmesi formülü ise şu şekilde gösterilir:


g = G x M / r2


Uzayda Yer Çekimi Var Mı?

Evet, uzayda yer çekimi var. Yer çekimi her yerde ve Ay'ı Dünya'nın yörüngesinde tutan, Dünya'nın Güneş'in etrafında dönmesine neden olan ve Güneş'i Samanyolu galaksisinde yerinde tutan kuvvettir. Yer çekimi mesafeyle birlikte zayıflasa da asla tamamen ortadan kalkmaz ve etkileri gezegenlerin, yıldızların ve hatta galaksilerin yörüngelerinde gözlemlenebilir.


Ayrıca Dünya'nın yörüngesindeki astronotlar "yer çekimsiz" bir ortamda bulunmazlar; aslında serbest düşüş halindedirler ve yer çekimi nedeniyle sürekli olarak Dünya'ya doğru düşerler. Bu nedenle ağırlıksız gibi görünürler ve uzayda süzülürler, bu durum mikro yer çekimi olarak bilinir. Böylece uzayda yer çekimi var mı yok mu sorusuna bir dahakine “Hayır, yok.” diye sazan gibi atlamazsınız, uzayda yer çekimi olmadığı düşüncesi bir yanılgıdır.


Yer Çekimi Kuvvetini Kim Buldu?

"Resimde, 17. yüzyılın ünlü bilim insanı Sir Isaac Newton'un yer çekimi yasasını keşfetmesini temsil eden bir tasvir bulunmaktadır. Newton, 1687'de yayımladığı Principia adlı eserinde, evrende etkileşen cisimler arasındaki hareketin temel yasalarını formüle etti. Bu yasaların en önemlisi, yer çekimi yasasıdır; cisimler arasındaki çekim kuvvetinin, kütlenin ve mesafenin bir fonksiyonu olduğunu ortaya koymuştur. Resimde, Newton'un bu kritik keşfini gerçekleştirdiği döneme ait bir sahne ya da onun bilimsel çalışmalarını sembolize eden bir manzara tasvir edilebilir. Bu, bilimin evrenin temel yasalarını keşfetme sürecindeki önemli bir dönüm noktasını gösteren ikonik bir anımsatıcıdır.

Isaac Newton, 7 Haziran 1687’de Principia (Philosophiæ Naturalis Principia Mathematica - Doğa Felsefesinin Matematiksel İlkeleri) kitabı ile yer çekimini matematiksel olarak gösterdiği için yer çekimini kim buldu sorusuna cevap oluyor.  Ancak Newton, 1666 yılının bir yaz akşamında ağaçtan meyvenin düşmesini gördüğünde yer çekimini tek başına bulmadığı konusunda anlaşalım. Yer çekiminin varlığı erken dönemlerden beri bir şekilde biliniyordu ancak tam olarak anlaşılamıyordu. Örneğin, Galileo yer çekiminin etkileri üzerinde çalışmış ve düşen bir cismin maruz kalacağı ivme miktarını hesaplamıştır. Ayrıca ivmenin düşen cismin kütlesinden bağımsız olduğunu da ortaya koymuştur.



Principia’da yazan, "Her ne olursa olsun tüm gök cisimlerinin kendi merkezlerine doğru bir çekim ya da çekim gücüne sahip" sözü çok ünlüdür. Ancak bu sözler Newton'a ait değildir. Newton insanlara elma hikayesini anlatmaya başlamadan önce, 1670 yılında bilimsel rakibi Robert Hooke tarafından kaleme alınmıştır. Bu durum bazı tarihçilerin Newton'un öncelik iddiasını desteklemek için elma hikayesini kasıtlı olarak uydurduğundan şüphelenmesine yol açmıştır. Hook, yer çekiminin ters kare yasası şeklinde işlediğini öne süren ilk kişi olduğunu iddia etmiştir, ancak bu fikri işe yarar bir şekilde formüle edecek matematiksel yeteneğe sahip değildi ve hiçbir tahminde bulunmadığı için bu fikir doğrulanamamıştır. Güneş'in kütlesi ile gezegenler arasındaki ters kare kuvvet ilişkisini ilk ortaya atan Hook olsa bile, Newton'un bilime armağanı (Kepler'in yasalarının sayısal bir kanıtını ve çağlar için bir formül sağlayarak), Hooks'un sezgisel katkısının değerini çok aşmıştır.


Newton Kaç Yaşında Yer Çekimini Buldu?

Resim, Sir Isaac Newton'un "Philosophiæ Naturalis Principia Mathematica" (Matematiksel İlkelere Doğa Felsefesi) adlı eserini temsil etmektedir. Bu eser, Newton'un yer çekimi yasasını formüle ettiği ve klasik mekaniğin temellerini attığı önemli bir bilimsel çalışmadır

Newton, 1666 yılında meyvenin düşüşünü gördüğünde 23 yaşındaydı. Newton, 5 Haziran 1687’de hareket yasaları ve evrensel çekim yasasını açıkladığı üç ciltlik Doğa Felsefesinin Matematiksel İlkeleri’ni yayımladığında 44 yaşındaydı.


Newton’un Yer Çekimi Kanunu

Newton'un evrensel yer çekimi yasası olarak da bilinen kütle çekim yasası, evrendeki her parçacığın diğer tüm parçacıkları kütlelerinin çarpımıyla doğru orantılı ve aralarındaki mesafenin karesiyle ters orantılı bir kuvvetle çektiğini ifade eder.


Evrensel yer çekimi denklemi “F = G(m1m2)/r2"dir; burada F iki nesne arasında etki eden yer çekimi kuvveti, m1 ve m2 nesnelerin kütleleri, r kütle merkezleri arasındaki mesafe ve G yer çekimi sabitidir.


Güneş’in Yer Çekimi

Güneş'in yer çekimi, yüzeyinde yaklaşık 274 m/s²’dir. Bu, yaklaşık 9,81 m/s² olan Dünya yüzeyinin yer çekiminin yaklaşık 27,94 katıdır. Güneş'in muazzam kütlesi, gezegenleri, uyduları ve diğer nesneleri etrafında yörüngede tutan bu güçlü çekim kuvvetini yaratır.


Merkür’ün Yer Çekimi

Merkür'ün yüzey yer çekimi yaklaşık 3,7 m/s²’dir. Bu, Dünya'nın yer çekiminden %38 daha azdır. Güneş Sistemi'ndeki en küçük gezegen olmasına rağmen Merkür, yüzeyindeki nesneleri tutabilecek bir çekim kuvveti oluşturmaya yetecek kadar kütleye sahiptir.


Venüs’ün Yer Çekimi Var Mı?

Evet, Venüs'ün yer çekimi vardır. Venüs'ün yüzey yer çekimi yaklaşık 8,87 m/s²’dir. Yer çekimi açısından Dünya'ya benzerdir.


Mars’ta Yer Çekimi Var Mı?

Evet, Mars'ın yer çekimi vardır. Mars'ın yüzey yer çekimi yaklaşık 3,71 m/s²’dir. Bu da Dünya'nın yer çekiminin yaklaşık %38'idir. Bu, Mars yüzeyindeki nesnelerin Dünya'ya kıyasla daha az yer çekimine maruz kaldığı anlamına gelir. Dünya'dan daha az kütleli olmasına rağmen Mars, atmosferine tutunmak ve yüzeyindeki nesnelerin hareketini etkilemek için hala yeterli yer çekimine sahiptir.


Dünya’nın Yer Çekimi

Dünya'nın yer çekimi, yüzeyinde yaklaşık 9,81 m/s²’dir. Bu değer, gezegenin yer çekimi nedeniyle Dünya yüzeyine yakın serbest düşüş halindeki nesnelerin yaşadığı ivmeyi temsil eder.


Dünya’nın Yer Çekimi Kuvveti Nerede Biter?

Dünya'nın yer çekiminin belirli bir bitiş noktası yoktur; uzayın derinliklerine kadar uzanır ve Dünya'nın merkezinden uzaklaştıkça zayıflar. Dünya'nın yer çekimi, ters kare yasası nedeniyle, ne kadar uzakta olursa olsun, bir nesneyi her zaman çekecektir. Sonuç olarak, Dünya'nın yer çekiminin artık bir nesneyi tutmadığı kesin nokta olarak hiçbir mesafe tanımlanamaz.


Uzay Mekiği'ndeki astronotların 200 km yükseklikte deneyimledikleri yer çekimi alanı, Dünya yüzeyindeki yer çekimi kuvvetinin yaklaşık %94'ü kadardır (ki orada süzülüyorlar). Eğer bir kişi Dünya'nın yer çekiminin artık etkisinin olmadığı bir noktaya ulaşmak isteseydi, yaklaşık 21 milyon kilometre uzağa uçması gerekirdi ki bu da Ay'dan 87 kat daha uzak.


Ay’da Yer Çekimi Var Mı?

Evet, Ay'da yer çekimi vardır. Ay'ın yüzey yer çekimi yaklaşık 1,62 m/s²’dir. Bu da Dünya'nın yer çekiminin yaklaşık %16,5'idir. Daha kütle çekimine rağmen, Ay'ın yer çekimi kuvveti, yüzeyindeki nesneleri tutmak ve etrafındaki yörüngede bulunan uzay araçları ve uydular gibi gök cisimlerinin hareketini etkilemek için hala yeterlidir.


Jüpiter’in Yer Çekimi

Güneş Sistemimizdeki en büyük gezegen olan Jüpiter'in yer çekimi ekvatorunda yaklaşık 24,79 m/s²’dir. Bu değer, Dünya'nın kütle çekiminden yaklaşık 2,53 kat daha güçlüdür. Jüpiter'in devasa boyutu ve yüksek yoğunluğu, güçlü çekim gücüne katkıda bulunur.


Satürn’ün Yer Çekimi

Güneş Sistemimizdeki bir diğer gaz devi olan Satürn'ün yer çekimi ekvatorunda yaklaşık 10,44 m/s²’dir. Bu kuvvet, Dünya’daki yer çekiminin yaklaşık 1,065 katıdır. Satürn'ün yer çekimi, muazzam boyutuna ve kütlesine rağmen, daha düşük yoğunluğu ve daha büyük yarıçapı nedeniyle Dünya'nınkinden biraz daha zayıftır.


Uranüs’ün Yer Çekimi

Güneş Sistemi’nde yedinci gezegen olan Uranüs'ün yer çekimi ekvatorunda yaklaşık 8,69 m/s²’dir. Bu değer, Dünya'nın yer çekiminden biraz daha azdır. Uranüs, Jüpiter ve Satürn gibi gaz devlerinden daha az kütleye sahiptir, bu da yüzeyinde daha zayıf bir çekim gücüne neden olur.


Neptün’ün Yer Çekimi

Güneş Sistemi'nde sekizinci ve en uzak gezegen olan Neptün'ün yer çekimi ekvatorunda yaklaşık 11,15 m/s²’dir. Bu, Dünya'nın çekim kuvvetinden biraz daha güçlüdür. Jüpiter ve Satürn'e kıyasla daha küçük boyutta olmasına rağmen, Neptün'ün yer çekimi yoğun atmosferi ve kütlesi nedeniyle nispeten güçlüdür.


Plüton’un Yer Çekimi

Plüton'un yüzey yer çekimi yaklaşık 0,063 m/s²’dir. Bu, Plüton'un yüzeyindeki nesneler üzerindeki yer çekiminin Dünya'nınkinden önemli ölçüde daha zayıf olduğu ve nesnelerin uzaya kaçmadan yüzeyinde kalmasını zorlaştırdığı anlamına gelir. Hatırlatma: Plüton, bu durum nedeniyle Güneş Sistemi’nin 9. gezegeni olarak kabul edilmez.


Diğer Kaynaklar: [1]

bottom of page